İnceliklerin, zerafet ve tüm insani özelliklerimizin ötelenmesi ve neredeyse yok sayılacak boyuta indirgenmesi; zorbalığın, menfaat ilişkilerinin kutsandığı modern dünyada "bizi insan kılan nedir?" sorusunu düşünürüm çoğu zaman. Zaaflarımız ve nefsani özelliklerimiz dışında "incelik sahibi olmak"tır bence bu sorunun cevabı.

Medeniyet ise bu inceliklere sıkı sıkıya sarılmak, kendimiz dışındaki tüm yaratılmışların varlığına saygı duymaktır... Şimdilerde "medeni ülkeler" kategorisinde gördüğümüz çoğu ülke bu sınıfa bu sebepten dahil olsa gerek...

Lakin Kapitalizmin bizleri esir aldığı, yaşama daha materyalist bakan, tek gerçekliğin elle tutulan, gözle görülen şeylerde olduğunun ön planda tutulduğu modern dünyada insanı insan kılan tüm o özellikler reddedilir. Zaten kapitalist düzenin bizden istediği de budur. Tüketme gerçekliğinin bir şekilde bizleri esir almasını ve insanî yanlarımızı yok sayarak amacına hizmet edilmesi, bizleri tüketim çılgınlığının bir hizmetkârı kılarken içimizide git gide çölleştirir. Ve böylece kendimiz dışındaki her türlü yaratılış unsuruna daha mesafeli, kendi egomuzu besleyecek herşeye ise daha sıkı tutunma eğilimi gösteririz. Bakıldığında aldığımız eğitimler, çıktığımız kariyer basamaklarının sonunda bizi bekleyen başarı duygusu topluma ya da insanlığa faydalı birey olmanın dışında, egomuzu tatmin eden, bizleri "üstün" kılan araçlar oluverir. Oysa ki eğitim, bizleri insan kılması gereken, Yunus'unda dediği gibi "kendimizi bilmeye" hizmet etmesi gereken bir unsur olmalıdır. Bir mumun yanarken etrafına ışık saçması gibi, öğrendiğimiz her bir bilgi önce kendimize sonra ise tüm insanlığa ışık olmalıdır... Yazar Kemal Sayar hocanın "Kalbin Direnişi" isimli kitabında dünyanın dört bir yanından çalışmalarına hayranlık duyduğu bilim adamlarının kişisel özelliklerinden şöyle bahseder: " Bilimle uğraşmak, onlara bir ruh inceliği, bir tevazu, öğrenme yolunda büyük bir iştiyak bağışlamıştı. O yüzden sizden ilginç bir cümle sâdır olduğunda, nereden geldiğinize ve kim olduğunuza bakmaksızın size kulak kesilip sizden bir şeyler öğrenmek isteyebiliyorlardı. Hayata bilgece bir bakış, çalıştığı alanın zaaf ve sorunlarının farkında oluş, bilginin felsefi alt yapısıyla ilgili sorunlara ve epistemolojiye vukufiyet, kendisiyle dalga geçebilmek..." Birde kendi ülkemizde ki genel akademi profilini düşünelim... Galiba bahsettiğimiz tüm insanî yanlarımızı yaşamına geçirenler bizden çok farklı kültürlerin eğitimcileri. Bu anlamda kendi öz kültürümüzü ve öz değerlerimizi yaşayanlar da onlar sanırım... Toplum olarak gitgide yozlaşma eğilimi gösterdiğimiz bu günlerde geçmişimizden ilham alarak, özümüze dönmek, bizleri biz kılan her türlü insani özelliklerimizi beslemek bizi daha güçlü kılacak kendimizi hatırlamamızı sağlayacaktır... Umudumuz daim...