1923'te Cumhuriyet kurulurken Türkiye nüfusunun yüzde 80'i köylerde yaşıyordu. Uzun yıllar kaderine terk edilen Anadolu köylüsüne Cumhuriyet sahip çıktı. Cumhuriyetin kurucu kadroları çok zor koşullarda binlerce köye okul ve öğretmen götürdü.

Ancak, 2. Dünya Paylaşım Savaşı sonrası ortaya çıkan yeni dünya düzeninde tutunabilme kaygıları ve devamında Türkiye'yi Küçük Amerika yapacağız(!)” diyerek sürdürülen bağımlı, tavizkar politikalarla kapatılan Köy Enstitüleri'nin ardından, sıra köy okullarına kadar ulaştı.

YANLIŞ EĞİTİM POLİTİKALARI…
Özellikle 2000'li yılların başından itibaren sözde 'Devletin eğitim yükünü hafifletmek' adına bu gün “çökmüş” bir eğitim politikası belirlendi. Bu politikanın önemli ayaklarını birini özel okulların desteklenmesi, diğerini ise köy okullarının kapatılması oluşturdu.
2002-2003 öğretim yılında köylerde 6 bin 388 okul öncesi, 25 bin 258 ilköğretim, 755 ortaöğretim kurumu vardı. Bu yıllarda 13 milyon 686 bin 616 olan toplam öğrenci sayısının 3 milyon 275 bin 458'i (% 23,9) köylerde bulunmaktaydı.

2002'den günümüze kadar 20 bin 243 köy okulu kapatıldı. Günümüzde toplam öğrenci sayısının ancak %3,4'ü köylerde kaldı.

TAŞIMALI EĞİTİM ÇIKMAZI!..

Köy okullarının kapatılması binlerce öğrenciyi taşımalı eğitime mahkûm etti.  Yaşadığı yerde okulu kapatıldığı için eğitime erişim olanağı olmayan öğrenciler, servislerle okullara taşınmak zorunda bırakıldı. 2021-2022 eğitim öğretim döneminde 677 bin 139 olan taşımalı eğitim kapsamındaki öğrenci sayısı her geçen yıl artmaya devam etti.

MEB,  2022 yılında “Kurum Açma, Kapatma ve Ad Verme Yönetmeliği'nde” değişiklik yaptı. Buna göre, köylerde en az 5 çocuk bulunması şartıyla ana sınıfı, öğrenci sayısına bakılmaksızın da ilkokul açılabileceği belirtildi.

Ancak, 2022-2023 dönemine yönelik örgün eğitim istatistikleri ile açıklanan taşımalı eğitim kapsamındaki öğrenci sayısı,  iktidarın, Köy okulları açılacak” vaadinin büyük ölçüde hayata geçirilemediğini ortaya koydu. Resmi verilere göre, 2022-2023 eğitim öğretim döneminde 67 bin öğrenci daha "taşımalı eğitim çilesine" dahil edildi.

BİLGİSİZLİK ARTTI, ÜRETİM AZALDI…
Köy okulları ve öğretmenlerin köydeki varlığı sadece okuma yazma eğitimini sağlayan unsurlar olarak düşünülmemelidir. Öğretmen köyün sosyal yapısını güçlendiren, akıl ve bilimin öncülüğünde yaşama dair yeni bakış açıları oluşturan bir rol modeldir.
Köy okulları yurttaşları köye bağlayan sosyal gelişimin vazgeçilmez parçasıdır.
Bir zamanlar Cumhuriyetin sahiplendiği köy çocuklarının yaşama umutla bakmasını sağlayan okul binaları harabe halinde samanlık, depo, hayvan barınağı oldu. Köylerimiz bilgisizliğe terk edildi.
Genel olarak iddia edilenin aksine okullar, köylerde nüfus azaldığı için kapatılmadı; okullar kapatıldığı için köy nüfusu azaldı; tarım ve hayvancılık bu yüzden sekteye uğradı.

TAŞIMA SU İLE DEĞİRMEN DÖNMÜYOR!

Taşımalı eğitim uygulamasında, yolun verdiği yorgunluğun çocukları hırpaladığı, sabahları çok erken kalkmaları nedeniyle kahvaltı yapamadıkları, okulların çoğunda yemekhane olmadığı, beslenme sorunlarının çözülemediği, çoğu yerde yol ve iklim şartlarının ilköğretim öğrencileri için uygun olmadığı bilinmektedir.

Taşımacılık yapanlarla ihale sürecinde yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle bazı köy çocuklarının çok uzun süre okula devam edemediği durumlara sıkça rastlanmaktadır. (Eskişehir’de de yaşandı.)

Taşımalı eğitimin bazı öğrencilerde psikolojik ve fizyolojik rahatsızlıklara yol açtığı, taşımalı öğrencilerin öğretmen/öğrenci/arkadaşlık iletişiminin diğer öğrencilere göre daha düşük nitelikte olduğu, velilerle iletişimin çok sınırlı olduğu, taşımalı olmanın eğitsel, sosyal, kültürel ve sportif etkinliklere katılımı tamamen engellediği ve ders başarılarının olumsuz etkilendiği yadsınamaz gerçeklerdir.

HANİ KÖY OKULLARI AÇILIYORDU?
Köy okullarının yeniden açılabilmesi için kağıt üzerinde “göstermelik” yönetmelik değişikliği yapmak tek başına yeterli değildir.

Mevcut koşullara bakıldığında, MEB'in yıllardır kapalı kalan ve büyük bölümü harabeye dönüşen köy okullarının 2024-2025 eğitim-öğretim yılına hazır hale getirilmesi için nasıl bir planlama yaptığı ve bütçeden ne kadar kaynak ayrıldığı konusunda hiçbir somut bilgi bulunmamaktadır. Bu belirsizlik “tasarruf tedbirleri” mazeretine sığınan sorumluların köy okullarının açılması konusunda yeterince kararlı ve içten olmadığına dair kaygıları artırmaktadır.
Köy okullarının açılmasının “iktidarda kalmak için bocalayan siyasetçilerin”  seçim öncesinde söz verip sonra unuttukları bir seçim malzemesi olmaktan çok daha önemli bir konu olduğu unutulmamalıdır…