Milli Eğitim Bakanlığı 2023-2024 Örgün Eğitim İstatistiklerini yayımladı. Buna göre, Türkiye'de okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde toplam 18 milyon 710 bin 265 öğrenci örgün eğitim alıyor.
Öğrencilerden 15 milyon 849 bin 271'i resmî, 1 milyon 631 bin 192'si özel ve 1 milyon 229 bin 802'si ise açık öğretim kurumlarında okuyor.
Örgün eğitimde okul öncesinde 1 milyon 954 bin 202, ilkokulda 5 milyon 644 bin 386, ortaokulda 5 milyon 314 bin 796, ortaöğretimde 5 milyon 796 bin 881 öğrenci eğitim alıyor.
OKULLAŞMADA DÜŞÜŞ!..
Okullaşma oranı en önemli eğitim göstergelerinden biridir ve basitçe ilgili eğitim düzeyine kayıtlı tüm öğrencilerin ait olduğu eğitim düzeyindeki nüfusa bölümü olarak tanımlanır.
MEB verilerine göre geçen öğretim yılında okullaşma oranlarında, okul öncesinden başlayarak liseye kadar kademe yükseldikçe düşüş yaşandı ve örgün eğitimdeki öğrenci sayısı geriye gitti.
Okullaşma oranında 2022-2023’e göre sadece ilkokul düzeyinde bir iyileşme yaşandı. Önceki yıl 93,8 olan ilkokuldaki okullaşma 95,03’e yükseldi. Ortaokul ve okul öncesinde nitelikli bir değişiklik olmazken lisede ise gerileme oldu. 2022-2023’te 91,7 olan okullaşma 87,9’a düştü. Böylece lisedeki okullaşma 2020-2021 seviyesine kadar geriledi.
BU ÇOCUKLAR NEREDE?
Verilerde en çarpıcı bilgilerden biri ise 8’inci sınıflardan mezun olanlara ilişkin sayılar oldu. MEB'in istatistiklerine göre geçen yıl ortaokullardan 1 milyon 293 bin 22 öğrenci mezun oldu. Ancak bu öğrencilerin 263 bin 599’u liselere kaydolmadı.
Üstelik bu sayının içinde açıköğretimde okuyan öğrenciler yok.
Yani bu çocuklar şu anda tamamen eğitimin dışında.
12 yıllık zorunlu eğitime rağmen 2017-2018’den bu yana ortaokuldan mezun olan tam 1 milyon 298 bin çocuk liselere kaydolmadı. Bu sayı 6 yıl boyunca mezun olan öğrencilerin yüzde 16’sına denk geliyor.
4 +4+ 4 sistemine geçildikten sonra 12 yıl eğitim zorunlu olmasına rağmen çocukların büyük bir kısmının ortaokuldan itibaren okulu bıraktığı anlaşılıyor.
2017-2018 eğitim-öğretim yılında ortaokuldan mezun olanla kayıt yaptıran öğrenciler arasındaki fark 136 bin 636 oldu.
2018-2019’da ortaokuldan mezun olan sayısı 1 milyon 233 bin 861 olarak gerçekleşmesine rağmen kayıt yaptıran öğrenci sayısı mezun olanlardan 164 bin 699 kişi daha azdı.
2019-2020’de ise 4+ 4+ 4’ün ilk senesinde ilkokula başlayanlar ortaokuldan mezun oldu. Mezun olan öğrenci sayısı o yıl tam 1 milyon 700 bin 560’tı. Bu öğrencilerin 209 bin 93’ünün okulu bıraktığı anlaşıldı.
Okulu bırakanlardaki artış sonraki yıl da devam etti. 2020-2021’de ortaokuldan sonra liseye kaydolmayan öğrenci sayısı 254 bin 995’e yükseldi.
Ortaokuldan sonra en çok okul bırakan sayısı ise 2021-2022 mezunlarının arasından çıktı. 1 milyon 282 bin 838 öğrenci mezun olurken liseye kayıt yaptıran sayısı 1 milyon 13 bin 744’te kaldı. Aradaki fark tam 269 bin 94 oldu.
Mezun istatistiğinin yayımlandığı son yıl olan 2022-2023’te ortaokulu bitiren öğrenci sayısı 1 milyon 293 bin 22’ydi. Ancak geçen yıl bu çocukların 1 milyon 29 bin 423’ü liseye başladı. Geçen yıl liseye hiç başlamadan eğitimi bırakan öğrenci sayısı 263 bin 599’da kaldı.
Sadece ortaokuldan liseye zorunlu geçiş yapması gereken öğrenciler üzerinden incelediğimiz örgün eğitimden kopan öğrenci sayıları tüm eğitim kademeleri dikkate alındığında çok daha yüksek sayılara ulaşıyor.
MEB NELERLE UĞRAŞIYOR?
MEB’in verileri, örgün eğitim dışında kalan “kayıp çocuk” sayısında yaşanan artışın, eğitim sistemimizin çözüme kavuşması gereken en büyük sorunları arasında yer aldığını bir kez daha ortaya koymuştur. Ayrıca, bu tabloda açık olan bir şey var ki o da; Türkiye’de kırılgan nüfusu oluşturan dar gelirli ailelerin ekonomik koşullarının gerilemesinin üzerine erişim yetersizlikleri de eklendiğinde çocukların örgün eğitimden kopuşları hızlanarak artmaya başlamıştır.
Bu örnek veriler ülkemizdeki eğitimin geleceği ile ilgili senaryo ve önlemlere acilen başlanmasını zorunlu kılıyor. Ancak, eğitim ile ilgili çözüm politikaları üretilirken, ideolojik bağnazlıklardan uzak durulmalı, geleceğe ait planlamalar yapılırken; siyasi iktidarların ihtiyaçları değil, akıl ve bilimin rehberliğinde, çağdaş uygarlığın aydınlığında gerçek eğitim hedefleri belirlenmelidir.