Sistematik şekilde ilk öğretmen yetiştirme programı olarak kabul edilen Dârülmuallimîn 16 Mart 1848’de kuruldu. Aradan 177 yıl geçmesine rağmen, defalarca farklı öğretmen yetiştirme modeli uygulayan ender ülkelerden biri olduk. Bu durum, öğretmen yetiştirme konusunda uzun vadeli sağlıklı bir sistem oluşturma eksikliğimizi ortaya koyuyor.

Dünyada başarılı eğitim sistemlerine sahip ülkeler, ulusal öğretmen yetiştirme modellerinde belirli bir süreklilik sağlarken; Türkiye, siyasal iktidarlara göre değişen farklı uygulamalarla zaman kaybetmeye devam ediyor.

Bu konuda, en son Öğretmenlik Meslek Kanunu ile her zamankinden daha farklı bir sisteme geçiş yapıldı.

ARTIK KPSS YOK AGS VAR !...

Millî Eğitim Bakanlığı tarafından 2024 yılında kurulan Millî Eğitim Akademisi (MEA) , artık, öğretmen alım ve yetiştirme sürecini köklü şekilde değiştiren bir yapı olarak karşımıza çıkıyor.

13 Temmuz 2025’te ilk defa Milli Eğitim Bakanlığı Akademi Giriş Sınavı (MEB-AGS) yapılacak. Yeni sistem, Milli Eğitim Bakanlığı Akademi Giriş Sınavı’nı (MEB-AGS) kazanan öğretmen adaylarının

“lisans diplomalarına bakılmaksızın” belirlenen kriterler doğrultusunda bir eğitim sürecinden geçmesini ve bu süreci başarıyla tamamlayanların “sözleşmeli öğretmen” olarak atanmasını öngörüyor.

ÖĞRETİM ÜYELERİNİ KİM SEÇECEK?...

Bu sistem,  eğitim niteliği en yüksek ülkelerde olduğu gibi en az bir yıl uygulamalı eğitimi zorunlu kılarak meslek hayatına daha hazır öğretmenler yetiştirmeyi amaçlıyor. Ancak akademi modelinde dikkat edilmesi gereken bazı noktalar var;

-Öğretmen olmak isteyen adaylar için süreç iki aşamaya bölünüyor:

Önce MEB-AGS sınavına girerek akademiye kabul edilmek, ardından akademi eğitimini başarıyla tamamlamak gerekiyor. Bu durum, öğretmen adayları için ekstra bir zorluk yaratıyor.  

- Akademi kadrolarının hangi öğretim üyelerinden oluşacağı, bu öğretim üyelerini kimlerin nasıl seçeceği merak ediliyor. Akademinin, eskiden Eğitim Enstitülerinde olduğu gibi ideolojik bir kamplaşmaya dönüşmesinden endişe ediliyor.

EĞİTİM FAKÜLTELERİ KAPANABİLİR!..

-Akademide üniversite mezunlarına en az üç-dört dönem süren bir eğitim verilmesi öngörülüyor. Bu durum, üniversitelerde verilen eğitimin yetersiz olduğu algısını yaratırken, akademide verilecek eğitimin amacını ve niteliğini de tartışmaya açıyor.

- Akademi modelinin ön plana çıkması, asıl işlevi öğretmen yetiştirmek olan eğitim bilimleri fakültelerini tercih edilen fakülteler olmaktan çıkarabilir.

Öğretmen olabilmek için harcanan süreyi en az iki yıl daha uzatan bu uygulama gençlerin öğretmen yetiştiren kurumları tercih etmelerini engelleyebilir. Bu durum çok sayıdaki fakültenin ve bölümün kapanmasına yol açabilir.

- MEB-AGS’ye başvurmak için eğitim fakültesi mezunu olmak ya da formasyon almak koşulu aranmıyor. Bu durumun, yüz binlerce gencin emeğini yok sayan adaletsiz bir uygulama ve kaynak israfı olduğu düşünülüyor.

-MEB-AGS’yi kazanan ve en az üç dört dönem asgari ücretin altında bir maaşa mecbur bırakılan öğretmen adaylarının eğitim süreçleri boyunca ekonomik zorluklar yaşaması kaçınılmaz görünüyor.

- Bu sistemde akademiyi tamamlayan adaylar doğrudan kadrolu olarak atanmayacaklar. Eğitim sürecini başarı ile tamamlasalar bile; 3 yıl boyunca sözleşmeli öğretmen olarak görev yapacaklar. Bu durum, adaylar için, iş güvencesi açısından bir risk oluşturuyor.

SÖZÜN ÖZÜ…

Türkiye’de öğretmen yetiştirme konusu Öğretmenlik Mesleği Kanunu ve Milli Eğitim Akademisi Sistemi ile her zamankinden daha karmaşık hale getirilmiştir.

Millî Eğitim Akademisi Sistemi, Türkiye’de öğretmen yetiştirme süreçlerinde uzun vadeli etkiler bırakacak büyük bir değişim olabilir. Ancak sistemin başarıya ulaşabilmesi için uygulamaların, adil, güvenilir, tarafsız ve sürdürülebilir bir çerçeve içinde yürütülmesi gerekir. Bu nedenle;

Öğretmen yetiştirme sistemi ile ilgili çalışmalar yapılırken, ideolojik bağnazlıklardan uzak durulmalı, siyasi iktidarların ihtiyaçları değil; gerçek eğitim hedefleri belirlenmelidir. Çünkü öğretmen, sadece bilgi aktaran bir figür değil; bir toplumun geleceğini inşa eden, kültürel değerlerini yaşatan ve nesiller arası köprü kuran en önemli aktördür.