Eskişehir’de bürokrasi ve sanat dünyasının sevilen ismi Ali Rıza Saltık Haberes Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ayhan Aydıner ile keyifli sohbet etti.
Geçtiğimiz ay Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcılığı görevinden emekli olan Saltık; “Müzik önce bir ritim daha sonrasında ise ezgi olarak ortaya çıktı. Burada unutulmaması gereken bir şey vardır ki; o da ritmin matematiksel bir ahenk sonucunda ortaya çıktığıdır. Matematik olmadan müzik düzgün bir biçimde ortaya çıkamazdı. Çünkü nota değerleri bilinemediği için ritim tutturulamazdı” dedi.
Müziğe nasıl başladınız? Sizi bu konuda yönlendiren oldu mu?
Müzikle ilk tanışmam, ailemden ve çevremden duyduğum türküler sayesinde oldu. Ayrıca TRT radyosundan dinlediğim türkülerin de etkisi çoktur. Daha ilkokul yıllarımda okul müsamerelerinde öğretmenlerim beni sahneye çıkartıp türkü söyletirlerdi. Müzik alanındaki planlı çalışmalarım ise 1978 yılında Halk Eğitim Merkezi bünyesinde faaliyet gösteren Türk Sanat Müziği korosuna katılmamla başladı. Koromuzun şefi Hüseyin Erbay Hocamızdı. Hocam sesimi dinlediğinde; sesimin Türk Sanat Müziği’ne daha yatkın olduğunu söyledi. Böylelikle müzik serüvenim halk müziğinden sanat müziğine evrildi.
Uzun yıllar kamuda bürokrat olarak görev yaptınız. Bunun yanında müzik çalışmalarını da sürdürdünüz? Sizin açınızdan bu durumun zorlukları nelerdi?
Kamu görevlisi olmam nedeniyle müzik çalışmalarım hep bir adım geriden geldi diyebilirim. Müzik çalışmalarımı mesaiden arta kalan zamanlarımda yapıyordum. Müzik çalışmalarımı daha ilerilere götürebilmek ve sesimi ulusal düzeyde duyurabilmek için TRT Ankara Radyosu’nun açtığı ‘Yeni Sesler’ müzik yarışmasına katılarak başarılı oldum. Bu başarı sayesinde pek çok defa TRT radyo ve televizyonlarında korist ve solist olarak yer aldım. Adımın duyulmasıyla birlikte konser teklifleri gelmeye başladı. Ancak kamu görevlisi olmam nedeniyle özellikle il dışından gelen konser tekliflerini geri çevirmek zorunda kalıyordum. Tabii bunlar işin zor yanlarıydı.
Bürokrat ve sanatçı kimliğinizle ilgili yaşadığınız ilginç bir anınız var mı?
O yıllarda Maliye Bakanlığı’nda görev yaptığımdan dolayı birçok kez farklı şehirlerdeki eğitim toplantılarına katıldım. Bu toplantıların birinde katılımcılar için akşam yemeği organizasyonu yapıldı. O akşam yemeği sonrasında genel müdürlerim ve meslektaşlarımın karşısına sanatçı kimliğimle çıktım. Gece boyunca şarkılar söyledik. Benim için çok güzel bir hatıra oldu. Hatta o dönemki genel müdürümüz benim böyle bir yeteneğim olmasına çok şaşırmış ve sesimi çok beğenmiş. Daha sonra yanıma gelerek beni tebrik etmişti.
Müziği profesyonel olarak yapmayı mesela İstanbul’a gitmeyi hiç düşündünüz mü?
Evet, İstanbul’a giderek müzik çalışmalarımı daha profesyonelce yapmayı çok istedim. Ancak burada düzenli ve mutlu bir aile yaşantımın olması beni bu kararı almaktan alıkoydu. Ayrıca İstanbul’un da tabiri caizse bir ‘Kurtlar Sofrası’ olması gözümü korkutuyordu. Seda Plak’ın rahmetli sahibi Ziya abi, sesimi Orhan Gencebay’a dinletmiş. O da, ‘bu çocuğu al getir dinleyelim Ziya abi’ demiş. Bu benim için gurur vesilesi olmuştu ancak dediğim gibi göze alıp gidemedim. Ben Eskişehir’de kalarak buradaki sanatsal ve kültürel hayata katkı vermeyi tercih ettim.
İşletme Fakültesi mezunusunuz. Uzun yıllar parayı yönettiğiniz için Matematiğiniz iyidir. Sizce müzikte matematiğin önemi nedir?
Şöyle ki; müzik sanatın bir parçası, matematik ise bilimin bir parçasıdır. Birisi güzel olanla ilgilenirken diğeri ise doğruya ulaşmaya çalışır. Müzik ve matematik tarihte var olduklarından bu yana hep paralellik göstermişlerdir. Müzik önce bir ritim daha sonrasında ise ezgi olarak ortaya çıkmıştır. Burada unutulmaması gereken bir şey vardır ki; o da ritmin matematiksel bir ahenk sonucunda ortaya çıktığıdır. Matematik olmadan müzik düzgün bir biçimde ortaya çıkamazdı. Çünkü nota değerleri bilinemediği için ritim tutturulamazdı.
Yıllardır çizginizi bozmadan müzik üretmeye devam ediyorsunuz. Eskişehir’de 7’den 70’e herkes tarafından beğeniliyorsunuz. Bu başarıyı neye borçlusunuz?
Çok teşekkür ederim böylesi güzel düşünceleriniz için… Bizim dinleyicilerimiz genellikle nazik, mülayim ve ince ruhlu insanlardır. Türk sanat müziği nağmeleri insanın hem gönlüne hem de ruhuna işlenir ki beni de gönüllerine işlemişler sağ olsunlar. Program hazırlıklarına günler öncesinden başlarım. Saz arkadaşlarımla repertuar ile ilgili fikir alışverişinde bulunuruz. Burada önemli olan dinleyicilerimizin ruhlarına dokunabilmek ve onlara kaliteli müzik icra edebilmektir. Bu da program hazırlıklarımda daha titiz olmayı gerektiriyor.
Gençlerin Türk Sanat Müziğine karşı ilgisini nasıl buluyorsunuz?
Gençlerimiz bizim geleceğimiz… Bizim de Türk müziğimizin gençlere tanıtılması ve sevdirilmesinde sorumluluğumuz var. Bu çok çaba gösterilmesi gereken bir konu. Üniversite konservatuarlarının birçoğunda Türk Müziği bölümü yer almaktadır. Türk müziği geniş kitlelerce sevilen bir türdür. Bir deryadır aslında. Dönem dönem popüler müzik kültürünün öne çıktığı görülse de Türk müziği her daim mevcudiyetini korur. Türk sanat müziğinde tabiri caizse dönemlik, mevsimlik eser olmaz. Çünkü Türk sanat Müziğinde ciddiyet ve çalışma esastır. Bu da eserlerin kalıcı ve lezzetli olmasını sağlar.
Sanat yaşamınızda bir idolünüz var mı?
İlk rol modelimiz anne ve babalarımızdır. İdolümüzün olması aslında bir taklitçilik değildir. İnsanlar, idol olarak aldıkları kimselerin özellikleriyle kendi özellikleri bir potada eritebildiklerinde özgün bir birey olabilirler. Bu bakımdan ben önemli görüyorum. Benim de müzik alanında başta Zeki Müren, Ahmet Özhan, Zekai Tunca ve Mustafa Sağyaşar gibi örnek aldığım ve hayranlık duyduğum pek çok isim olmuştur.
Ali Rıza Saltık’ın hayatındaki kırılma anı neydi?
Hayatımız boyunca hem olumlu hem de olumsuz pek çok durumla karşılaşırız. Şahsen kırılma noktam babamın vefatıdır. Tarif edilemeyecek bir üzüntüdür. Bir şekilde insan alışmaya çalışıyor her ne kadar başarılı olamasa da ancak hayat devam ediyor bir şekilde.
Ali Rıza Saltık bugün en çok hangi şarkıyı dinliyor?
‘Rüya Gibi Uçan Yıllar’ şarkısını çok beğenirim ve repertuarımda yer vermeye çalışırım. Bunun gibi daha pek çok şarkı var tabi saymakla bitmez.
Müzik dışında hobileriniz neler? Fobiniz var mı?
Müzik dışında hobilerim; kitap okumak ve seyahat etmektir. Yeni yerler görmeyi ve yeni insanlar tanımayı seviyorum. Daha önceleri kickbox ile uğraştım. Hatta o dönemler eşim kickbox müsabakalarına da katılmıştı. Hem benim hem de eşimin hakem lisansı vardı. Sonrasında yoğun iş temposu ve aktif sosyal hayatımız nedeniyle devam ettiremedik.
Şu anda ne yapıyorsunuz? İş ve müzikle ilgili yeni projeleriniz var mı?
Bildiğiniz gibi Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nden geçtiğimiz Temmuz ayında Genel Sekreter Yardımcısı unvanı ile emekli oldum. Ancak sayın Büyükerşen hocamın talimatıyla Espark A.Ş. De Yönetim Kurulu Başkanı olarak çalışmaya devam ediyorum. Müzikal anlamda ise, Eskişehir’in önemli mekanlarından birinde de her Perşembe gecesi, bu şehirde tanınıp sevilmeme vesile olan Türk Sanat Müziği’ni yaşatma adına sahne alıyorum.
Eskişehirlilere ve hayranlarınıza son bir mesajını var mı?
Beni 40 küsür yıldır bağrına basan bu kentin insanları, işini layığıyla ve doğru olarak yapanları asla unutmazlar. Bu röportaj vesilesiyle tüm saygıdeğer dinleyicilerime ve beni programlarımda takip eden hayranlarıma şükranlarımı sunarım.