AK Parti Eskişehir Milletvekili Prof. Dr. Emine Nur Günay Haberes Dergisi’nin 27’nci sayısında Genel Yayın Yönetmenimiz Ayhan Aydıner’e çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Günay; “Eskişehir’de en büyük sorunun paydaşların şehrin ortak hedefleri çerçevesinde bir araya gelememesi olarak görüyorum. Buna hepimiz dahiliz, paydaşlar derken özel sektör, üniversite, yerel yönetim, merkezi yönetim, siyasetçiler ve sivil toplum kuruluşlarını kastediyorum. Herkesin 2-6 yaş döneminin özelliği olan egosantrik, yani ben merkezci yaklaşımı bırakması ve kişisel çıkarlar yerine hizmet misyonuna inanması gerekiyor” dedi.
Babanız Yusuf Cemal Özkan 1977-1980 yılları arasında Adalet Partisi’nden Eskişehir Milletvekilliği yaptı. Siyasetin içerisinde doğup büyüdünüz. Çocukken aklınızda babanız gibi milletvekili olmak var mıydı?
Ortaöğretim ve lise yıllarında ailece çok yoğun siyaset hayatının içindeydik. Sevgili Babam rahmetli Dr. Yusuf Cemal Özkan 1977-1980 döneminde Eskişehir Milletvekilliği yaptı ancak öncesinde de aktif siyasetin içindeydi. Dayım Dr. Ercan Altınöz de aktif siyasetin içindeydi ve milletvekilliği adaylığı oldu. Doğal olarak seçim kampanyaları döneminde ve öncesinde ister istemez yoğunluk eve de yansırdı. Siyaset uzun soluklu bir yolculuk. Seçim kampanyaları öncesinde de Babamın sürekli siyasi çalışmaları olur, zaman zaman bizlere bilgi verir, gelişmeleri paylaşırdı. O dönemde nispi seçim sistemi gereği önce ön seçim, yani delege seçimleri olurdu. Siyasi oyunların nasıl oynandığına, siyasi güçle birlikte insanların karakterlerinin nasıl değiştiğine daha o zamandan tanık oldum. Babama olan saygım bu nedenle katlandı. Hiç bir zaman kendi karakterinden ve çizgisinden taviz vermedi, doğru görmediği bir işe alet olmadı. Tek hedefi halka hizmetti. Zaten cerrah olması nedeniyle hem kırsalda hem de merkezde tanınırlığı çok yüksekti. Her haftasonunu bir köyde geçirirdik, Anadolu insanımızın misafirperverliği ile çok küçük yaşta tanıştım. Babamın bir arkadaşının evine misafir olur, köy halkı gelir, sohbet edilirdi. Tabii siyaset en başta gelen konu olurdu. Bu ziyaretlerde Babam ve annem meslekleri gereği doğal olarak hastalarla da ilgilenirlerdi. Şimdi düşünüyorumda ne kadar güzel anılar biriktirmişiz. Kardeşlerimle böyle bir ortamda büyüdük, şanslıydık. Ancak kardeşlerim ve ben siyaseti kariyer olarak seçmedik. Babam da zaten bizlere bunu empoze etmedi. Hayatımızı hep kendimizin şekillendirmesine yardımcı oldular ve ne yapmak istersek arkamızda oldular. Siyaset ülkeye hizmet etme aracı olduğunda değerli. Babam profesyonel işini, siyasetteki hizmeti ile birleştiren başarılı bir milletvekili oldu. Kader beni siyasetle buluşturdu. Kadere inanırım ve şu anda çok mutluyum. Allahın bana bir lütfu olarak görüyorum. Ayrıca millete hizmet, bana babamdan kalan bir emanet. Onun misyonunu tamamlamak en büyük hedefim. Gittiğim bir çok yerde, köylerde, ilçelerde babamla siyaset yapmış büyüklerimizle karşılaşınca çok mutlu oluyorum. Dünyada bırakılan en önemli eserin öldükten sonra rahmetle ve şükranla yad edilmek olduğuna tanık oldum. İnşallah ben de annem ve babam gibi hem şehrimiz hem de ülkemiz için güzel çalışmalara imza atarım.
Babanızın dönemiyle şimdiki dönemi karşılaştırır mısınız? O yıllarda siyaset nasıldı? Şimdi nasıl?
Babamın döneminde siyasi sistem ve konjonktür biraz daha farklıydı, ancak benzerlikler de çok fazla. Konjonktür olarak bakarsak 1977 seçim öncesi şiddet ve anarşi olayları, can ve mal güvenliğinin sağlanamaması en önemli bir sorunlardı. Evimiz ikinci kattaydı ve içeriye bir patlayıcı atılacak diye cam bile açamazdık. Özellikle koalisyonlarla yönetilen Türkiye’de halk artık tek başına iktidar olan bir hükümet istiyordu. 5 Haziran 1977 seçimleri kaos ortamı içinde yapıldı, 20 yıl aradan sonra ilk kez Meclis erken seçim kararı aldı. Özellikle bir çok kişinin hayatını kaybettiği 1 Mayıs 1977 olayları bu kararda önemli bir dönüm noktası olmuştu. 5 Haziran 1977 seçimleri sonucunda tek parti iktidarı çıkmadı ve Türkiye’nin içinde bulunduğu kaotik ortam 12 Eylül 1980’e kadar devam etti. Ne yazık ki meşhur Güneş Motel olaylarına tanık olduk. Bu konjonktürü aslında benzer bir şekli ile benim de ilk kez aday olduğum, 7 Haziran 2015 seçimlerine girerken de yaşadık. 2015 yılında Türkiye yedi önemli terör eylemi ile karşı karşıya kaldı, Ankara Tren Garı katliamı bunlardan biri. Terör olayları sonucu bir çok sivil vatandaşımızın hayatını kaybetmesi, tek partili iktidarın olmaması ülkemize karşı kötü emelleri olanları tekrar harekete geçirdi. Bu hava içinde 1 Kasım 2015 seçimlerine gidildi. 2016 yılında ise 27 terör eylemi yaşandı, 337 vatandaşımız hayatını kaybetti. 15 Temmuz hain darbe girişimini başlı başına ele almak lazım. Bu kaotik ortamın yaratılmasında rolü olan baş aktörler ve maşaları ile inanılmaz bir mücadele ortaya konuldu. Yıllardır süren terör kaynağında kurutuldu, bu gün ülkemizin geldiği güvenlik açısından büyük başarıdır. Emeği geçen güvenlik güçlerimize, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve İstihbarat Birimlerimize minnettarız.
Siyasetin yapısı hiç değişmiyor. O zamanda siyaseti kendi çıkarları için kullanma aracı görenlerle, millete hizmet etmek isteyenler arasında yaşanan çekişmeler vardı, şimdi de aynı çekişmeler var. Ama halkımız kimin ne için siyaset yaptığını gayet iyi takip ediyor ve biliyor. Belki tek fark bu gün sosyal medyanın yaygın kullanımı ve daha fazla kitlelere ulaşma imkanının olması. Tabii bu imkan da samimi ve doğru olarak kullanıldığı takdirde olumlu ve verimli.
Çocukken en önemli anınız ne?
Annem ve babam bizlerle zaman geçirmek için yazın bazı akşamlar yemekten sonra Adalar’daki Luna Parka götürürlerdi. En mutlu anlarım olarak oradaki oyuncaklara sırayla binmek olarak hatırlıyorum. Ayrıca anneannemin evinde çok zaman geçirirdim, bize Osmanlıca Ansiklopedisinden çok güzel hikayeler okurdu.
Eşiniz nasıl tanıştınız? O size nasıl bir evlilik teklif etti? Evliliğinizdeki mutluluğun sırrı nedir?
Eşim Gökhan Günay ile Eskişehir Anadolu Lisesi’nde (EAL) tanıştık. Yedi yıl birlikte okumuşuz ancak lise son sınıfta tanıdım ben. Daha sonra üniversite yıllarında arkadaşlığımız devam etti ve 1987 yılında evlendik. Evlilikte sevgi, saygı, iletişim ve güvenin çok önemli olduğuna inanıyorum. Hayatta iyi günler olduğu gibi, zor günler de oluyor. İşte bu zor günlerde eşler birbirlerine koşulsuz destek olabiliyorlarsa gerçek hayat arkadaşlığı var demektir.
Boğaziçi Üniversitesi’nde 20 yıl öğretim üyesi olarak görev aldınız. Sizce Üniversite Hocası Emine Nur Günay mı yoksa Milletvekili Emine Nur Günay mı?
Akademik hayatı isteyerek seçtim ve çok emek harcadım. Alanım olan ekonomiyi çok seviyorum. Hedefim ise Boğaziçi Üniversitesi’nde profesör olmaktı. Çok şükür gerçekleşti ve bu dönemde üniversitem ve ülkem için güzel çalışmalar yaptığıma inanıyorum. Hep gençlerle birlikte olmanın getirdiği bir enerji oluyor. Onlara alanlarında eğitim verirken, siz de çok şey öğreniyorsunuz. Her zaman ‘Hoca’ isminiz kalıyor ve gururla taşıyorsunuz. Milletvekili olmak da herkese nasip olmayan bir mevki. Sanki babamın bıraktığı hizmetin devamı için Allah bana bir fırsat sundu. Benim için çok onurlu bu görevi layığı ile yapmak en büyük hedefim. Milletvekili olarak hedef kitlem genişledi diye düşünüyorum. Yalnız gençler değil, kadınlar, emekliler, esnaflar, çiftçiler, iş dünyası gibi toplumun her kesimi ile iletişime geçme imkanım oldu. Akademik hayattaki birikimimi siyaset ile daha geniş kitlelere ulaştırma imkanım oldu. Ekonomi ile sosyal politikaları sahada birleştirdim. Akademik hayattayken de ‘kapsayıcı büyüme’ kalkınma modelleri üzerine çalışmıştım, bu bana siyasette bütüncül bir yaklaşım sergilemememi sağlıyor. Bu çalışmalarımı Genel Merkez ilgili birimleri ve bazen milletvekili arkadaşlarımla da paylaşıyorum. Ülkemize hizmet etmenin bir çok yolu var. Yeter ki ne yapıyorsak o işi iyi yapalım, katma değer üretelim. Kısacası, akademisyen kökenli Milletvekili Emine Nur Günay.
Neden Kır’at değil de AK Parti? Babanızın misyonundaki partilerden hiç teklif aldınız mı?
Zaman zaman farklı siyasi partilerden teklifler oldu ancak doğrudan Kır’at kökenli bir partiden olmadı. AK Parti’nin de benzer bir misyon çerçevesinde daha geniş bir kitleye hitap ettiğini düşünüyorum. Merkez sağ bir parti. Adalet Partisi yerine Adalet ve Kalkınma Partisi, yani ismi bile yakın:)
Sizce Türkiye’de erken seçim olacak mı? Yapılacak seçimlerle ilgili öngörünüz nedir?
Bu konu belirli bir süredir gündemde fakat Sayın Cumhurbaşkanımız defaatle seçimlerin 2023 Haziran ayında olacağını vurguladı. Bizler de çalışmalarımızı bu çerçevede yürütüyoruz. İnşallah, yine AK Parti ve Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan halkımızın teveccühü ile seçimlerden galip ayrılacaktır.
AK Parti’de bir gerileme süreci var mı?
Bir gerileme süreci olduğuna inanmıyorum. Kolay değil demokratik bir sistemde 20 yıl iktidarda kalan bir parti. Terörle mücadelede yılların sorunları ile içeride ve dışarıda mücadelede büyük bir başarı elde edildi, sosyal politikalar konusunda devrim yaşandı, pandemi döneminde sağlık hizmetleri aksamadan sürdürüldü ve bir çok ülkede olmayan alt yapı ve hizmetler sunuldu. Sosyal politikalar kapsamında ulaşılan hedef kitlenin yüzde 70’ten fazlası sosyal dışlanma yaşayan ve imkanı olmayan kişiler; engelliler, engelli yakınları, kronik hastalığı olanlar, yaşlılar, eşi vefat etmiş kadınlar, öksüz ve yetimler gibi zaten istihdam imkanı kısıtlı olanlar. Kalan yüzdenin istihdama kazandırılması için politikalar gündemde. Bir çok alanda yeniden yapılanmalar oldu. Her alanda beklentiler arttı. Tüm dünyada pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşı sonucu yaşanan ekonomik sorunlar ülkemizde de hissediliyor. Ekonomi alanında yaşanan zorluklar vatandaşlarımızı zorluyor. Doğal olarak bu zorluklar toplumsal algı olarak siyasi gerileme olarak yorumlanıyor. Önemli olan mevcut imkanlarla bu sorunların nasıl çözüleceğidir. Özellikle içinde bulunduğumuz jeo-politik ve sosyo-ekonomik konum dikkate alınarak yorum yapılmalı diye düşünüyorum. Türkiye artık yumuşak gücü de, sert gücü de bütünleşik kullanmayı bilen ve jeopolitik gelişmeleri şekillendirebilen bir ülke.
Sizce Eskişehir’in en büyük sorunu ne?
Eskişehir’de en büyük sorunun paydaşların şehrin ortak hedefleri çerçevesinde bir araya gelememesi olarak görüyorum. Şehrimizde sanayi ve yüksek teknoloji üretimi, tarım ve hayvancılık, bilim ve eğitim, turizm gibi bir çok farklı alanda büyük bir potansiyel var ancak bir türlü gerçekleşemiyor. Buna hepimiz dahiliz, paydaşlar derken özel sektör, üniversite, yerel yönetim, merkezi yönetim, siyasetçiler ve sivil toplum kuruluşlarını kastediyorum. Herkesin 2-6 yaş döneminin özelliği olan egosantrik, yani ben merkezci yaklaşımı bırakması ve kişisel çıkarlar yerine hizmet misyonuna inanması gerekiyor. Bu sorunu aşarsak Eskişehir için büyük sıçrama gerçekleştirebileceğimize inanıyorum. Eskişehir halkı da bizlerden bunu bekliyor.
Kentsel sorun olarak baktığımızda ise trafik sıkışıklığı ve altyapı yetersizliği diyebilirim. Ancak tramvay şehir içerisinde halk için ulaşım kolaylığı getirirken diğer taraftan trafik sorununa yol açıyor. İçme ve kullanım suyu problemi var şehrimizde, özellikle şehrin periferinde altyapı ve üst yapı sorunları daha da fazla.
Eskişehir’in geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Eskişehirli hemşerilerim her şeyin en iyisini hak ediyor. Bu nedenle iktidar olarak elimizden gelen yatırımı ve hizmeti yapmayı çalışıyoruz. Merkezi ve yerel hizmetlerin her ikisinde de eksiklikler olabilir, eleştirilebilir, çok doğaldır. Ancak olumlu olanları görelim, teşekkür edelim, alkışlamayı bilelim. Olumsuz olanları tabiiki eleştirelim, öneriler geliştirelim. Aslı astarı olmayan bilgilerle yıkıcı rekabet yerine yapıcı rekabeti gerçekleştirelim. Artık klasik siyasi yaklaşımları bırakalım. “Kaç gün şehirde sorusu” yerine “şehre ne kadar hizmet etti, Ankara’da, Mecliste hangi görevleri yapıyor, ulusal ve uluslararası platformlarda bizleri nasıl temsil etti, ne üretti” sorularını sormalarını rica ediyorum hemşerilerimden. 21. Yüzyıldayız ve bilgi iletişim teknolojileri çağındayız. Hemşerilerimden yapıcı siyaset yapan, şehrin ihtiyaçlarına yönelik hizmet eden kişileri ayırt etmesini bekliyorum. Eskişehirlilerin bu entellektüel kapasitede ve donanımda olduğuna canı gönülden inanıyorum, çünkü şahit oluyorum. Çalışmalarımı destekleyen, önerileri ve eleştirleri ile katkıda bulunan tüm hemşerilerime yürekten teşekkür ediyorum.
Ahmet Davutoğlu’nun Ekonomi Başdanışmanıydınız. Sizi kurduğu partiye davet etti mi?
Siyaset içinde büyüdüm, her zaman ulusal ve küresel siyasetle hem ilgim olduğu hem de akademik kariyerim nedeni ile ilgilendim. Evet aktif siyasete 2015 yılında Sayın Davutoğlu’nun daveti ile ekonomi başdanışmanı olarak girdim. Kendisi saygı duyduğum bir akademisyen ve şu anda farklı bir partinin Genel Başkanı. Ben AK Parti’den milletvekili seçildim, halk bana bu partiden aday olduğum için oy verdi, ben de hemşerilerime layık hizmet vermek için elimden geleni yapıyorum. 2018 Seçimlerinde Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımızın takdiri ile tekrar aday gösterildim. Bu benim için büyük onur çünkü bir kadın milletvekili olarak AK Parti’den Eskişehir’de ilk defa ikinci dönem milletvekilliği bana nasip oldu. Siyasetin doğası gereği daha önce de belirttiğim gibi zaman zaman farklı partilerden davet aldım. Ancak, Genel Başkanımızın güveni ve halkımızın desteği ile AK Parti’de görevime devam ediyorum.
Hayatınızda kırılma anı neydi?
15 Temmuz Hain Darbe Girişimi hayatımda önemli bir kırılma noktası oldu. Bu hain örgütün böyle bir şeye teşebbüs bile edebildiklerine inanamadım. O gece ilk düşündüğüm Babamla aynı kaderi yaşayacağım oldu. Babam da 12 Eylül 1980 Darbesini aktif milletvekili iken yaşamıştı. Ancak Liderimiz ve Cumhurbaşkanımız’ın dirayetli duruşu, milletimizin cesareti, demokrasiyi sahiplenmesi ve Liderine duyduğu güven ile dünya siyasi tarihinde yeni bir sayfa açıldı. O gece bir milletvekili olarak çok şükür ben de üzerime düşen görevi yaptım. Bilenler biliyor. Ama bazı şeyler vardır ki konuşulmaz hele gösteriş için hiç kullanılmaz. Bir şeyi ispat etme çabasında olanlar bu yola başvururlar, algı yaratmaya çalışırlar.
Hiç keşkeleriniz oldu mu?
Hiç keşke yapmasaydım dediğim bir şey olmadı, çok şükür. Hem özel hayatımda hem de kariyerimde her istediğim gerçekleşti. Bu nedenle Allah’a şükrediyorum. Belki siyasi hayatımda keşke bu insanı bu yüzü ile daha önce tanısaydım dediğim anlar oldu. Ama iyi niyetli olmayı, yardım etmeyi, destek olmayı, düşünceli ve saygılı davranmayı saflık sananlar, hırslarına yenik düşenler inanın sonunda kendileri kaybediyor.
Emine Nur Günay en son ne ağladı?
Aile büyüklerimizi kaybettiğimiz anlarda ağladığımı hatırlıyorum. Tabii özlemleri derinleştikçe insanın zaman zaman duygulandığı, gözlerinin yaşardığı zamanlar oluyor.
En çok neye kızarsınız?
Hz. Ali “İki yüzlünün dilinde tat, kalbinde fesat gizlidir” der. İkiyüzlü ve kibirli insanlara gerçekten dayanamam.
Emine Nur Günay en çok neye güler?
Şu sıralar 3.5 yaşındaki torunumun bazı yorumları ve tepkilerine gülüyorum. O kadar samimi, sevecen ve doğal oluyorki. Çoğu zaman hayretler içinde kalıyorum, bu yaştaki çocuk nasıl böyle bir yorum yapabiliyor diye.
Asla yapmam dediğiniz bir şey var mı?
İnanmadığım bir şeyi asla yapmam.
Hangi konu açıldığında sıkılırsınız?
İnsanların kendilerini anlatmasına ve övünmesine tahammül edemem. Hele bir de arkasından akıl vermelerine. Genellikle kendine güveni olmayan, donanımı yetersiz insanlar bu yöntemi seçerler. Aynı ortamda olmaktan gerçekten sıkılırım.
Emine Hoca zor bir insan mıdır?
Aslında hem kolay hem de zor bir insanım. Dürüstlükten ayrılmayan, açık sözlü olan, arkadan oyun planlayıp uygulamayan, saygı çerçevesinde iletişim kuran her insan için kolay bir insanımdır. Ancak iki yüzlülük yapan, arkadan oyunlar oynayan kişilerden nefret ederim ve onlar için zor bir insanımdır. Ne yazıkki siyasette böyle insanlarla çok karşılaşıyorsunuz.
Kendinizde neyi değiştirmek istersiniz? Veya hangi özelliği eklemek istersiniz?
Oldukça kinci bir insan olduğum söylenir. Sanıyorum öyleyim. Yapılan hiç bir şeyi unutmam, iyiyi de kötüyü de. İyiliğin karşılığını misli misli vermeye çalışırım, içtenlikle hissettiğim için. Ancak yapılan kötülüğü de unutmam ve zamanını beklerim. Zaten çoğu zamanda sizin bir şey yapmanıza gerek kalmıyor, İlahi adalet tecelli ediyor. Hz. Mevlana “Kötülük etme kötü düşersin, kuyu kazma kendin düşersin” diyerek İlahi adaleti vurgulamıştır.
Haberes okurlarına son bir mesajınız var mı?
Pandemi, bölgemizde jeo-politik sorunlar, küresel ekonomik sorunlar hepimizi yakından ilgilendiriyor ve hayatlarımızı olumsuz etkiledi. Bu millet çok ekonomik, siyasi, doğal afetler, savaşlar gibi bir çok badireyi atlatan bir Millet. Bu günleri de birlik ve beraberlik ile atlatabiliriz. Birliğimizden, dirliğimizden ödün vermeyelim, vatanımız üzerinde plan yapanlara fırsat vermeyelim. Vatanımız ortak paydamız, milletimizin refahı ortak hedefimiz. Benzerliklerimiz üzerinden birleşelim.