Etiketleme eylemi, insanların karşılaştığı karmaşıklığı basitleştirme ve hızla değerlendirme ihtiyacından doğar. Bu karmaşıklığı bastırarak ilişkilerin, iletişimin ve anlayışın önündeki engellerden biri haline gelir. Ayrıca, bu tür genellemeler önyargıların beslenmesine ve hatta kendimize olan yaklaşımımızı sınırlamamıza neden olabilir. Kendi veya başkalarının davranışlarını basit etiketlerle tanımlamak, olayları daha karmaşık bir şekilde ele almaktan kaçınmamıza neden olabilir.
Dolayısıyla, derinlemesine ve açık fikirli bir yaklaşımla, insanları ve durumları daha kapsamlı bir şekilde değerlendirmek önemlidir. Bu, ilişkilerde daha sağlam temeller oluşturmak, iletişimi iyileştirmek ve daha zengin bir anlayış geliştirmek için kritik bir adımdır. İnsanların çeşitliliğini ve derinliklerini kabul ederek, daha zengin ve anlamlı ilişkiler kurabiliriz.
Haydi şimdi etiketlemelerimize bir göz atalım: "Ah çok tembelim!", "Sorumsuzun tekiyim, amma iradesizim, ne kadar bencilim..." gibi ifadeler size tanıdık geliyor mu? Mesela, yanlışlıkla bir şey düşürdüğünüzde ve "Of, sakarın tekiyim" dediğiniz anlar oluyor mu? Belki birkaç gün yürüyüş yapmadığınızda "Amma tembelim" dediğiniz zamanlar? Ya da birkaç gün üst üste yoğun keyifli öğünler yedikten sonraki akşamda "Amma da obur oldum" dediğiniz durumlar? Bir arkadaşınızın yardım ricasını karşılayamadığınız zaman, kendinize "İşte ben böyle kötü bir arkadaşım" diye kızdığınız oluyor mu?
Hepimiz, yaşadığımız olumsuzluklar karşısında hemen bu tür etiketleri kendimize ya da başkalarına yapıştırma eğiliminde oluyoruz, değil mi? Ancak bu etiketler, genellikle bir anlık durumu kişinin veya durumun genel yapısını kısıtlı bir şekilde ifade etmeye çalışır. Bu yaklaşım gerçeklikten uzak olabilir ve genellikle acımasız ve sınırlayıcı bir tavır sergiler.
Peki ya böyle olumsuz etiketler yapıştırdığın zamanlarda, iyi olduğun, başarılı olduğun zamanları, birine kolayca destek verdiğin veya kendini verimli hissettiğin zamanları hatırlıyor musun? Duraklasan ve kendine olumlu bir tonda konuşsan neler değişir acaba? Belki kendine "beceriksizim, tembelim, huysuzum, kötüyüm" dediğin anlarda bir dursan ve içinden "Bu bir etiketleme, bu etiketi kabul etmiyorum" desen. Sonra hatırlasan ki her zaman böyle davranmadığını, sadece o andaki davranışını beğenmediğin için kendine bu etiketlemeyi yaptığını… İçinde neler değişirdi acaba...
Şimdi sorularla ufak bir çalışma yapmaya hazır mısınız?
Kendinizi olumsuz bir şekilde etiketlediğinizde, ilk olarak farkındalık yaratmak için bir adım geri çekilin. Bu düşüncenin sizi nasıl etkilediğini ve neden bu etiketi kendinize yapıştırdığınızı düşünün. Sonra etiketlemeyi tanımlayın ve kendinize şu soruları sorun:
Bu etiketleme gerçekten doğru mu?
Gerçekten beni temsil eden bir tanım mı?
Bu tanımın arkasında hangi kanıtlar veya deneyimler var?
Bu deneyimler beni şu anki durumum hakkında doğru bir şekilde temsil ediyor mu?
Bu etiketleme, benim özgüvenimi veya kendime olan inancımı nasıl etkiliyor?
Daha pozitif ve destekleyici bir içsel konuşma ile bu etiketlemeyi nasıl değiştirebilirim?
Bu etiketlemeyi kabul etmemin arkasında başkalarının beklentileri veya toplumsal normlar olabilir mi?
Kendi içsel değerlerim ve gerçek benliğimle daha uyumlu bir tanım nasıl olur?
Bu tür sorularla bu süreci tekrarlayarak, kendi düşüncelerinizi, kendinizi nasıl etiketlediğinizi ve bu etiketlemelerin nasıl hayatınızı etkilediğini fark edebilirsiniz. Ayrıca daha bilinçli ve olumlu bir dil kullanmaya özen göstermek de önemlidir.
Bu yöntemler, olumsuz düşünce kalıplarınızı kırmanıza ve kendinize karşı daha sevgi dolu bir yaklaşım geliştirmenize yardımcı olabilir. Kendinize karşı nazik olun, etiketlemeleri reddedin ve gerçekçi, yapıcı bir bakış açısıyla hareket edin.
Şimdi gelelim başkalarını nasıl etiketlediğimize...
Kendimizi etiketlediğimiz yetmiyormuş gibi bir de diğerlerini tüketiyoruz!... Başkalarına yaptığımız etiketler, aslında kendi iç dünyamızın bir yansıması olabilir. İçsel bir rahatsızlık veya düşmanca bir tutum, başkalarını hızla etiketlememize ve onlara olumsuz nitelikler atfetmemize neden olabilir.
Bir düşünün... Şu etiketler çıkıyor mu hiç zihninizden: "Ne kadar kaba bir adam?", "Ne kadar huysuz bir kadın?", "Duyarsızın teki!", "Amma da şımarık!", "Hiç bu kadar cimrisiniz görmemiştim!" gibi... Diğerlerine bu etiketleri yapıştırdığınızda duygu ve düşünceleriniz ne oluyor? Kendinizi bu insanlarla ilişkilerinizde nasıl bir yerde buluyorsunuz?
Bu gibi etiketler, aslında bizim kendi içsel gerginliklerimizi veya rahatsızlıklarımızı yansıtabilir. Bu tür etiketlemeler, ilişkilerimizi olumsuz etkileyebilir ve başkalarının duygularını incitebilir.
Duygu ve düşüncelerimizin bu etiketlemelerle nasıl etkilendiğini anlamak önemlidir. Bu etiketler, başkalarıyla ilişkilerimizde duygusal bir uzaklaşma veya çatışmaya neden olabilir. Örneğin, birini "duyarsızın teki" olarak etiketlediğimizde, bu kişiyle olan etkileşimlerimizde daha az empatik olabiliriz veya onları anlamak için çaba göstermeyebiliriz.
Bu tür düşünce durumlarını aşmanın bir yolu, etiketleme eğilimlerimizi fark etmek ve bunları sorgulamaktır. İnsanları sadece birkaç davranışlarıyla değil, tüm kişilik özellikleri ve deneyimleriyle bir bütün olarak değerlendirmek önemlidir. Örneğin, birinin bir gün cimri davrandığını gözlemlediğimizde, bunun tek bir davranıştan kaynaklanabileceğini ve bu kişinin genel karakterini yansıtmadığını hatırlamak önemlidir.
Başkalarına ve kendimize yaptığımız etiketlemelerin kaynağını anlamak ve bunlarla başa çıkmak için farkındalık ve içsel çalışmalar önemlidir. Empati ve anlayış, ilişkilerimizi güçlendirebilir ve daha sağlıklı bir iletişim ortamı oluşturabilir.
Bu makalede ele aldığımız "etiketleme" konusu, içsel bir keşif yolculuğuna benzetilebilir. Bu yolculuk, bir odanın içine girip hızla duvarlara yapıştırdığımız etiketlerle başlar: "kaba adam", "huysuz kadın", "duyarsızlık" gibi. Ancak bu etiketler zamanla odayı boğar ve içindeki havayı zehirler. Bir adım geri çekilip derin bir nefes alarak fark ederiz ki, bu etiketler aslında içsel dünyamızın yansımasıdır; kendi içsel rahatsızlıklarımız ve geçmiş deneyimlerimizin izlerini taşır.
Sonrasında, bilinçli bir şekilde etiketleri birer birer farkındalıkla çıkarırız. Bu süreç, kendimizi ve diğerlerini daha derinlemesine anlama ve kabul etme yolculuğudur. Duvarlardaki etiketlerin kaldırılmasıyla odanın içi daha ferah ve aydınlık hale gelir, ilişkilerimiz daha sağlıklı ve derin bağlarla dolu olabilir.
Hayat her birimiz için karmaşık bir süreçtir. Değişim, geçicilik ve sürekli çaba gerektirir. Duygularımız da zamanla değişkenlik gösterir, ana davranışlarımız gün be gün evrilebilir. Bizler sabit değiliz ve diğer insanlar da sabit değil. Bazen hata yapıyoruz, bazen de kolayca en doğru olanı yapıyoruz. Her birimiz bu içsel yolculuğa adım atarak duvarlardaki etiketleri çıkarabilir ve odanın içinde daha derin bir anlayışla dolu bir yaşamı seçebiliriz...
Değişimin ve anlayışın rehberliğinde, sevgiyle kalmanız dileğiyle...