Okullarımızda öğrenciler arasında artan şiddet olayları eğitim dünyasının üstü örtülü kanayan yarası “akran zorbalığı” sorununu tekrar gündeme getirdi. ODTÜ, Boğaziçi ve Ege Üniversitesi işbirliği ile gerçekleştirilen, TÜBİTAK tarafından desteklenen araştırmaya göre Türkiye’de 10 çocuktan 7’si akran zorbalığına uğruyor.

Çocukların akran zorbalığı nedeniyle bedensel ve duygusal yönden acı çektiğini görmek son derece üzücüdür. Ebeveynler çocuklarını akran zorbalığı ve şiddete karşı korumak için ilk olarak ne yapmaları gerektiğini bilmiyorlar. Bazıları ise çocuklarının zararlı davranışların mağduru mu, seyircisi mi yoksa faili mi olduğundan haberdar değiller.

AKRAN ZORBALIĞI NEDİR?

Akran zorbalığı genellikle “amaç, tekrar ve güç” gibi olgular üzerinden tanımlanır. Zorbalık yapan kişinin amacı, fiziksel şiddete ya da incitici söz veya davranışlara başvurarak karşısındaki kişiye acı çektirmektir.

Zorbalar, bu tür davranışları sürekli tekrarlar. Erkek çocukları daha çok fiziksel zorbalığa maruz kalırken, kız çocuklarının psikolojik zorbalığa maruz kalma olasılığı daha yüksektir.

   Akran zorbalığı, tek bir olaydan ziyade bir davranış örüntüsüdür. Zorbalık yapanların genellikle yüksek bir sosyal statü ya da güce sahip olan; daha iri, daha güçlü veya popüler olarak algılanan çocuklar oldukları görülmektedir.

YAŞ VE OKUL FARKETMİYOR!..

Akran zorbalığında en savunmasız durumdaki çocuklar, genellikle ötekileştirilen topluluklara mensup çocuklar, göçmen ya da mülteci çocuklar, aileleri yoksul olan çocuklar, engeli olan çocuklar, kilolu, çok zayıf ya da gözlüklü olup diğer çocuklardan fiziksel özellikleriyle ayrışan çocuklardır. Akran zorbalığı hem yüz yüze hem de çevrimiçi ortamlarda gerçekleşebilir.

Siber zorbalık genellikle sosyal medya, mesaj uygulamaları, e-posta veya çocukların etkileşimde bulunduğu çevrimiçi platformlar üzerinden gerçekleşir.

Bu platformlarda çocukların zorbalığa maruz kaldığını anlamak oldukça zor olabilir.

Akran zorbalığı tek bir nedene bağlı olmadan; yaş, cinsiyet, okul ve öğretmen gibi birçok faktöre bağlı olarak uzun süre devam edebilir. Veriler, aileleri tarafından duygusal olarak beslenmeyen çocukların ve erkek çocukların daha fazla zorbalık yapabildiğini gösteriyor.

Araştırma gözlemleri en çok zorbalığa maruz kalma döneminin 5’inci sınıfta yani ortaokula başlarken olduğunu gösteriyor. İlkokulda sınıf öğretmeninden ayrılmak, erken ergenlik ya da hazır bulunuşluğun tam olmaması gibi nedenlerle dönemsel bir uyumsuzluk, birbirini yargılama ya da dışlama gibi davranışlar ortaya çıkabiliyor.  

Türkiye Aile, Çocuk ve Ergen Projesi (TAÇEP) kapsamında yapılan araştırma sonuçlarına göre, ülkemizde akran zorbalığına uğrama döneminin anaokulu yıllarına kadar inmesi ise oldukça düşündürücü.

NE YAPMALI?

Eğitim bilimciler, akran zorbalığıyla mücadelede cezalandırmanın tam caydırıcı olmadığını;  önleme, müdahale ve bilinçlendirme programlarının daha etkili olduğunu vurguluyorlar. Sorunun çözümü için, öğretmen-idareci-öğrenci ve velilerin birlikte hareket edip hem zorba hem de zorbalığa maruz kalan çocukların yakından gözlendiği bütüncül müdahale programlarının önemine dikkat çekiliyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ile "El ele verelim, zorbalığı yenelim" gibi bazı proje ortaklıkları biliniyor.

MEB, bu projelerin hedefinde belirtildiği gibi; okullarda zorbalığa karşı öğretmenler, idareciler, öğrenciler ve velilerle yaşa uygun aktivitelerle bilinçlendirme çalışmaları yapılmasını sağlamalı ve konunun tüm sınıflarda müfredat kapsamında yer alma önerisini “ciddiye alarak” uygulamalıdır.

EĞİTİM GELECEĞİMİZİ BELİRLER!..

Okullarımızda şiddeti körükleyen akran zorbalığı gibi sorunların giderek artması, ülkemizdeki eğitimin geleceği ile ilgili senaryo ve önlemlere acilen başlanmasını zorunlu kılıyor. Ancak, eğitim ile ilgili çözüm politikaları üretilirken ve yeni müfredatlar hazırlanırken, ötekileştirici anlayışlardan, ideolojik bağnazlıklardan uzak durulmalı; geleceğe ait planlamalar yapılırken siyasi iktidarların ihtiyaçları değil, akıl ve bilimin rehberliğinde, çağdaş uygarlığın aydınlığında çocukların her yönden gelişimini ve korunmasını amaçlayan gerçek eğitim hedefleri belirlenmelidir.