Savaşların ve çatışmaların yaşandığı bir dünyada barış eğitiminin önemi giderek artıyor. Barış için kurulan birçok örgütün varlığına rağmen savaşın korkunç bulutları başta çocuklar olmak üzere tüm insanlığın üzerinde hala kol geziyor.

Toplumların üzerine acımasızca çökertilen cehaletin, yoksulluğun ve hastalıkların eğitimle olan ilişkileri bilinmekle birlikte insanlığın gelişip yükselmesini önleyen savaşların yok edilmesi veya azaltılmasında eğitime, dolayısıyla eğitimcilere düşen sorumluluklar henüz pek açıklık kazanmış değil.

Barış ve savaş insan toplumunun ürünüdür. Savaş ve çatışmalarda inanılmaz boyutlara ulaşan mal ve can kayıpları, bozulan doğal ve kültürel çevre dikkate alındığında barışın ne denli arzu edilen, fakat insanın kolayca ulaşamadığı çok önemli bir olgu olduğu görülüyor. Bu anlaşılmazlıklar içinde kalıcı çözümler aranırken karşımıza ilk sıralarda  “barış eğitimi” gereksinimi çıkmaktadır.

Eğitim insan davranışlarını arzu edilen olumlu yönde değiştirme süreci olarak kabul edilir. Bu durumda asıl hedef, bireyin bilişsel, duyuşsal ve becerisel davranış niteliklerinin savaştan çok,  barışın sürekli korunmasını savunacak değerlerle donatarak, dünya koşullarına uyabilmesini sağlamak olmalıdır.

OLMAZSA OLMAZLAR!..

Barış eğitiminin olmazsa olmazlığı, çatışmalar öncesinde de, sonrasında da oynayabileceği toplumsal barışı kurabilme işlevinden gelmektedir.

Tarafların savaşında, yok edilen ya da onarılmaz travmalar yaşayan çocuklar için, barış eğitimi çok daha önemlidir.

Daha somut bir açıdan barış eğitimi, hem ülkeler arasında hem de aynı toplum içinde çatışmaları, şiddet olaylarını azaltmak ve ortaya çıkmadan engellemek için mutlaka kullanılması gereken bir olanaktır.

Okullarda "öğretmen ve yöneticiler barış eğitimi için neler yapabilirler?" sorusu için akla gelen yanıtların çoğu genellikle öğretim ilkeleri, amaçları, yöntemleri ve konuları olarak okul programlarında yer almıştır. Bunların tümü eğitimcilerin derslerdeki çağdaş yaklaşım ve yaratıcı uygulamaları ile içselleştirilerek kalıcı davranışlara kolayca dönüştürülebilir.

ÖNCE EMPATİ!...

Her şeyden önce, okullarda demokratik eğitime daha çok önem verilmelidir.

Çocuklara çok küçük yaşlarından itibaren; insanın özgür ve değerli bir varlık olduğu, insanlar arasında kişisel farklılıklar bulunduğu, farklı değer ve düşünce sistemine sahip olmalarının doğal olduğu, bu nedenlerle birey ve toplumlar arasında karşılaşılacak sorunların uzlaşma ve sağlam bir iletişim ile çözülmesi gerektiği benimsetilmelidir.

Çocuklarda, “barış” bilincini oluşturabilmek için kendini başkasının yerine koyarak, onun neler hissedebileceğini, farklı bakış açılarını, anlamalarını sağlayacak “empati kurma becerisi” geliştirilmelidir. 

ELEŞTİREL DÜŞÜNCE
Gençlerin sorgulayan bir kişiliğe sahip olması, yanlış seçimler yapmalarına ve kolayca başkalarının etkisinde kalmalarına engel olur. Veliler ve öğretmenler, çocuk ve gençlerin sorularına sabırla, mantıklı cevaplar vermeli, her şeyi sorgulamaları için desteklemelidirler.

Derslerde, tarih boyunca görülen diktatörlüklerin, baskıcı yöntemlerle yönetilen ulusların hem kendilerine hem de başka uluslara savaş ve yenilgilerle dolu çok büyük zararlar verdikleri örneklerle açıklanmalıdır. Böylelikle, özgürlüğe dayalı demokratik toplumların savaşı önleyip barışı sürdürmede daha başarılı ve ideal toplumlar oldukları vurgulanmalıdır

ÖFKE KONTROLÜ ÖNEMLİ…

Duygular, bedende fiziki kıpırtılara ve davranışlara dönüşebilir.

Aşırı ve sert öfkenin çocukları yönetmesine izin verilmemelidir. Bunun için ilk kural, öğrencilerin ön yargıların etkisinde kalarak karşısındakilere  suçlama ve saldırmaya yönelik davranışlarının sağlıklı bir yaklaşımla kontrol altına alınmasıdır. Yapılan hatalarda herkesin kendi sorumluluğunu üstlenmesi gerekliliğinin yanı sıra özür dilemenin bir zayıflık değil, olgunluk olduğu bilinci geliştirilmelidir.

ŞİDDETSİZ İLETİŞİM…
İnsan ilişkilerinde başarılı olma, evde, sokakta ve iş yerinde başkalarıyla iyi geçinmenin yolları öğrencilere kavratılmalıdır. İletişimde kullanılan dilin, sözcüklerin, yargılayıcı olmamasına dikkat edilmeli, gözlem içeren ifadeler ile yargı sözcükleri karıştırılmamalıdır. İletişimde kullanılan dilin, onur kırıcı olmaması anlaşmazlıklarda sorunların çözümünü kolaylaştırdığı benimsetilmelidir. Bu konuda eğitimcilerin kendi davranışları ile  doğru rol model olmaları çok önemlidir.

OKUL DIŞINDA DA DESTEKLENMELİDİR…

Barışın kalıcı olması, barış eğitiminin okul dışında da desteklenmesini gerektiriyor. Bu yönüyle, barış eğitimi, okullarda verilebileceği gibi, yetişkinler için, belediyelerde, kent konseylerinde, sivil toplum örgütlerinde de denenmeli ve yaygınlaştırılmalıdır.

Eğer günümüzde ve gelecekte barış içinde mutlu, huzurlu bir dünyada yaşayabilmenin yaratılmasında laik, demokratik ve bilimsel eğitimin gücüne inanıyorsak; savaşların ve çatışmaların  gelecek kuşaklar için yaşamsal öneme haiz toplumsal bir tutum sorunu olduğu; bu sorunun çözümünde de  barış eğitiminin en önemli çözüm yöntemi olduğu kabul edilmelidir…