Son günlerde ülkemizi epey meşgul eden ve medyanın da bu konuda olumsuz bir hava yaratmak için hayli gayret gösterdiği bir konu: 'Başıboş Sokak Hayvanları' konusu...
Tarihin ilk dönemlerinden günümüze insanoğlu ile birlikte yaşamak için evrilmiş ve sadece içgüdüleri ile hareket eden sokak hayvanlarına karşı elbirliği ile bir ‘’yok etme’’ savaşı veriliyor adeta. Ki gelişiminde ve yaratılışında hiçbir değişim olmayan, hala en ilkel haliyle var olan bu zavallıların tek isteği bu dünyada yalnızca var olabilmek… Ancak insanoğlu tarihin belirli dönemlerinde olduğu gibi günümüzde de ‘’yine’’ sokak hayvanlarına karşı düşmanca bir tavrı benimsemeye gayret ediyor…. Bunun en büyük gerekçesi ise; ‘’insanlara, en mühimi de çocuklara zarar veriyor olmaları’’ Ki en başında canımızdan öte gördüğümüz evlatlarımızın böyle bir olumsuzluk ile karşılaşmasını hiç kimse istemez… Lakin şu nokta ne yazık ki görmezden geliniyor; bu hayvanlar adı üzerinde ‘’evcilleştirilmiş’’ yani bizlerle birlikte yaşıyor yüzyıllardan beri. Hiç biri insanların olmadığı yabani ortamlarda doğmuyor. ‘’Sokaklarda sokak köpeği olmaz.’ Diyenlerdeki mantığı anlamak güç o yüzden… Onlar bize, biz onlara MUHTACIZ bir defa bunu kabul edelim. Ki yüzyılın felaketi 6 Şubat depreminden sonra şahit olduk ki; insanların canını kurtarmak için o zavallıların kendilerini nasıl feda ettiklerini… Bu dünyada yaratılmış her canlının dünyaya geliş sebebi, gayesi var… Ve şimdilerde bu hayvanlara karşı oluşturulan olumsuz algı, merhameti olan hiçbir insanın kabul edebileceği bir şey değil. Bu hayvanların ‘’uyutulacak olması, yani kısaca sokaklardan TEMİZLENMEYE ÇALIŞILMASI ne insanlığa ne vicdana sığar.
Bu tür durumlar bizlere tarihimizde ‘’Hayırsız Ada Sürgünü’’ olarak hafızalarımıza kazınmış trajik bir olayı hatırlatıyor zaman zaman. İstanbul’da gece saatlerinde gezen bir İngiliz vatandaşının sokak köpekleri tarafından saldırıya uğraması sonucunda İngiltere Hükümeti’nden ultimatom alan 2. Mahmut yönetimi, aniden çıkartmış olduğu kararla kentteki tüm sokak köpeklerini toplatıp Sivriada’ya sürgün edilmesini istemiş, ancak halkın tepkisiyle karşılaşınca köpeklerin tekrardan şehre getirilmesini emretmiştir. Daha sonra bu tarz bir yöntemi Sultan Abdülaziz uygulamış, sokak köpekleri tekrar toplanarak adaya gönderilmiştir. O dönemde İstanbul’da çıkan büyük bir yangın ise halk tarafından ‘’Köpeklerin Laneti’’ olarak adlandırılmış ve sokak köpekleri tekrardan şehre dönmüştür.
İttihat Terakki Hükümeti modernleşme hareketleri kapsamında İstanbul’da ki köpeklerden kurtulma yollarını ararken , Avrupa’da gelişmekte olan kozmetik sanayisinde kullanılmaları açısından Fransız şirketlerle çeşitli anlaşmalar imzalanmış ancak halkın tepkisinden çekinildiği ve Fransızlar anlaşmadan vazgeçtiği için bu plandan vazgeçilerek şehirdeki 80.000 köpeğinhızlı bir şekilde toplatılması ve Marmara Denizinde yer alan Sivriada’ya nakledilmesine karar verilmiştir. Dönemin Şehremini (Belediye başkanı) Suphi beyin hayata geçirdiği bu karar yüzünden binlerce köpek adada ölüme terk edilmiştir. Adada aç susuz kalan köpekler zamanla tamamı açlıktan ve birbirlerini yiyerek hayatlarını kaybetmişlerdir. Bu olaydan iki yıl sonra ise Marmara Denizi’nde şiddetli bir deprem meydana gelmiş, İstanbul ve Tekirdağ gibi iller ciddi zarar görmüştür. Aynı yıl Balkan Savaşları olmuş ve Osmanlı Balkanlarda en büyük toprak kaybını yaşamıştır. Ve bakıldığında zavallı hayvanlara yaşatılan bu feci olayın ahını belki de birçok masum insan ödemek durumunda kaldı; şimdilerde olduğu gibi… Bizler o hayvanlara insanca bir muamelede bulunsak, şiddet uygulanmasa ya da aç susuz bırakılmasa insanlardan sadece ve sadece merhamet görmek isteyen sokak köpekleri ne yaşlıya ne gence ne de masum çocuklarımıza hiçbir şekilde zarar vermeyecek… Zaten insanlara yüzyıllardır alışkın olan dost canlısı bu hayvanlara olması gerektiği gibi muamelede bulunsak çok şey değişecek eminim…
Bizler hayatlarımızın normal akışında her sokağa çıktığımızda kıyıda köşede yaşamaya çalışan aslında Yaratıcı’nın bir Rahmet nişanesi olan kedileri, köpekleri gördüğümüz için her daim mutluyuz… Ve yıllardır bu canlarımızı daha uygun koşullarda yaşatmak için elimizden geleni yapıyor, bir mücadele vermeye çalışıyoruz… Çünkü biliyoruz ki bu dünya halen ayaktaysa tüm masum ve mazlumların hatrına…